Tabiatı anlamamızda tümevarım metodunu kullanmamız gerektiğini savunan, bilimsel deneycilik düşüncesinin öncüsü İngiliz filozof Francis Bacon’ın Zihnin Putları’ndan bahsedeceğiz.
Bacon doğayı yorumlayarak açıklamaktan çok, ona ilişkin acele kestirimlerde bulunmamıza yol açan yanlış kanı ve önyargılara dayalı düşünceleri “zihnin putları” (idols of the mind) diye adlandırır. Gerçeği görmemize engel olan putları 4 kategoriye ayırmıştır.
· Soy Putları,
· Mağara Putları,
· Çarşı Putları,
· Tiyatro Putları.
Soy putları (benmerkezcilik), insanın kendisini her şeyin ölçüsü almasıyla kendisini dışarıya kapatmasıdır. Dünyanın merkezinde olduğumuza inanırız ve ne yazık ki duyu ve algılarımızı kendimize yönlendiririz. Benmerkezci oluruz. Varsayımlar, genellemeler, hızlıca kestirip atmalar ile dünyayı algılarız, evrenin bize verdiği bilgi ile değil anladığımız kadarıyla yetiniriz.
Mağara putları (önyargı), her insanın kendi içinde yarattığı putlardır. Yaşadığımız çevre, aldığımız eğitim, hatta okuduğumuz kitaplardan yarattığımız iç benliğimizle doğayı anlamaya çalışırız. Bu benlik, yarattığımız putlar yüzünden bilgiyi süzgeçten geçirir ve eksik bir şekilde almamıza neden olur. Tecrübeli olduğumuzu düşündüğümüz bir konuda, yeni bir bilgiyi süzgeçten geçirip kabul etmeme ya da denememe buna bir örnektir. Sonuçta kaç yıllık tecrübeniz var değil mi?
Çarşı putları (iletişim eksikliği), kelimeleri doğru anlamlarında kullanmamamız bilgiyi eksik veya yanlış bir şekilde paylaşmamıza neden olmaktadır. Gerçek anlamını bilmeden kullandığımız o kadar çok kelime var ki, lütfen bunu gözlemleyin, oldukça şaşıracaksınız.
Örnek verelim “Tutku” kelimesinin anlamı; istenç ve yargıları aşan güçlü bir coşkudur. Bir konuda tutkulu olduğunuza inanıyorsanız, bu coşkunun yargıları aştığından emin olun.
Tiyatro putları (kanıksama, kabulleniş), “bu böyle gelmiş böyle gider”, “burada işler böyle yürür” gibi batıl inançlarımızla hayatımızda olan putlardır.
G.R Stephenson’ın 5 Maymun deneyi bu durumu iyi anlatıyor.
Bacon’ın Zihnin Putları’nı ilk okuduğumda aklıma verimsiz toplantılar, bitmeyen projeler, yaşadığımız iletişim problemleri gelmişti. Aslında bu putları anladığında insan hayatı sorgulamalı diye düşünüyorum. Problem çözme teknikleri, etkin iletişim yöntemleri, toplantı yönetimi gibi birçok teknik ve aracı Google’ da dahi bulabiliriz.
Teknikler, araçlar tabi ki çok önemli, gerekli ve hayatımızı kolaylaştırır. Ancak işimizi zorlaştıranın kök nedene indiğimizde maalesef bizler olduğunu görürüz. İnsanoğlunun benmerkezciliği, önyargısı, iletişim eksiliği ve içinde bulunduğu durumu körü körüne kabullenmesi ve kanıksaması nedeni ile işletmelerde problemlerin tespit edilmesi, kaynağına inilmesi ve kalıcı çözümler üretilmesi zorlaşır.
Algıladığımız ve duyumsadığımız her şey bilgidir. Putlarımızı bir kenara atabildiğimiz vakit gerçek bilgiyi, asıl olanı görebiliriz. Böyle bir arınma sonucunda eleştiri, geri bildirim, işbirliği, takım çalışması daha anlamlı ve vazgeçilmez olacaktır. Arınan bireyler gelişen bir organizasyona dönüşecektir.